Türk ve Dünya mutfağı konusunda aynı anda 4 restoranın başında, başarılı bir şef olarak görev yaparken çiğ beslenme ile tanıştı. 125 kilo olan Mehmet Ak, çiğ beslenme ile tanıştıktan bir ay sonra 9 kilo verdi. Devam eden süreçte pişirme konusunu hayatından çıkaran bir aşçı haline gelen Mehmet Ak, ‘çiğ beslenme’ tarzını hem iş hem de yaşam tarzı haline getirdi. Ramada Plaza Ankara’da bir araya geldiğimiz Mehmet Ak, toplum sağlığını olumlu yönde etkileyecek ‘çiğ beslenme’ hakkında bilgi verdi.
Çiğ beslenme, pişirilmeden tüketilen gıdalarla beslenme yöntemidir. Ağırlıklı olarak bitkisel gıdalar tüketilir. Bitkilerde ihtiyacımız olan bütün besin öğeleri bulunur.
Tam anlamıyla Türk Mutfağında klasik bir şef olarak fazla kilolarımı kontrol edemedim ve bazı diyetler denedim. Atkins bar for life isminde bir diyet denedim. Etle besleniyor ve spor yapıyorsunuz. Tamamen et yiyorsunuz ve kilo veriyorsunuz. Ama sonunda kendinizi iyi hissetmiyorsunuz. Yaklaşık 3 ay bu şekilde yaşadım. Araştırmaya devam ederken 2004 yılında çiğ beslenme ile tanıştım. Bir toplantıda bir hanım bunu anlatıyordu. Duyduklarımdan çok etkilendim ve karar verdim. “Bunu yapmak istiyorum” dedim kendime. Programı aldım. Bir ay boyunca o hanımın evinde buluştuk. Her hafta yeni protokoller aldık. İlk bir ay içinde 9 kilo verdim. O sırada aynı anda 4 restoran çalıştırıyordum. Her gıdanın en güzeliyle besleniyordum ama kilo problemim vardı. 125 kiloya çıkmıştım. Çiğ beslenme programıyla 9 kilo verdim. Daha sonra bunu keşfetmek istedim. Bütün kilolarım gitsin istedim. “Çiğ beslenme, detox, arınma ve iç organların temizliği, bu yemekleri yiyerek nasıl yapılabilir” sorusunu sordum kendime. Bunları araştırırken Ann Wingmore adlı bir hanımla çalıştım. Kendisi Avrupalı bir doktordur. 60’lı yıllarda yeşil sular, çim suları içerek kendi göğüs kanserini iyileştirmiş. Onun kitaplarını okudum. Kendisi şu anda hayatta değil. Onun talebelerinden dersler aldım. Kurmuş olduğu kuruluşlarda gönüllü olarak aşçılık yaptım. San Francisco’da çiğ beslenme ile ilgili bir okul var. O okulda da 3 hafta başlangıç seviyesinde eğitim aldım. Zaten kendim de profesör şef olduğum için o basit eğitim bana yetti. Bu sayede işi daha da ileriye taşıdım. Pişirmeden tamamen uzaklaştım. Bir devir kapandı yeni bir devir açıldı. Pişirilen bir mutfağa dahi gitmiyorum. Havasını bile solumuyorum.
Hayır %100 çiğ besleniyorum. Ara sıra tadına baktığım şeyler oluyor tabi.
Ne zamandır?
2006 yılının ocak ayından beri tamamen çiğ besleniyorum.
Evet. Zaten bütün bitkisel proteinler bizim tüketmemiz gereken proteinlerdir. Hayvansal proteinleri vücudumuzun tüketmesi çok zor. Algılaması da çok zor. Tabi biz bunu bilmiyorduk ve hayvansal gıdalara yönelmiştik. Bitkilerle her şeyi alabilirsiniz. Bunu öğrenince değiştim.
Güzel soru. Tıpın babası Hipokrat: ‘gıdalarınız ilacınız ilaçlar da gıdanız olsun’ demiş. 2000 yıl önce ilacı bulan adam böyle demişse doğrudur. Vücudumuzun gerçek ihtiyacı gıdalardır. Herkes kendi kendisinin doktoru olma şansına sahip. Kimse sizin vücudunuzu sizden daha iyi tanıyamaz. Böylece kendi vücudunuzun ilacını ancak kendiniz tanımlayarak yaparsınız. Dışarıdan gelen ilacın nasıl bir etkisi olur bilemiyorum. Örnek: aspirin. Sana ve bana aynı etkiyi mi yapacak yoksa biz mi öyle düşüneceğiz. Benim savunduğum konu, herkesin çiğ beslenerek kaliteli bir şekilde yaşayabileceğidir. Çiğ beslenerek sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettirebilirsiniz. İnişler çıkışlar olabilir. Şehir yaşantısı, kirli hava, su, eksoz, dedikodu, iş yaşantısı… bunlar da insanın sağlığını bozabilir. Onlar da insanı toksitleyebilir. Onun için de her insanın arada sırada bile olsa bu şekilde beslenmesi gerektiğini düşünüyorum.
GADDAR’DA, DAĞHAN ZAKKUM KARDEŞLER’İN ELİNDEN KURTULABİLECEK Mİ
Copyright © 2018 Mayatta
0 comments