Hollanda’nın küçük bir köyünde dünyaya gelen, şimdi ise tüm dünyanın beğeniyle izlediği, ünlü Top Model Doutzen Kroes ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Öğretmen olmak isterken kendisini bir anda Victoria’s Secret meleklerinden birisi olarak bulan Kroes kariyeri ve özel yaşantısıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı. Alçak gönüllü olmayı kendisine hayat felsefesi edinmiş olan güzel top model Victoria’s Secret’in diğer melekleriyle da çok sıkı dost. Oyunculuk dersleri alan ve beyaz perdeye göz kırpan Kroes, kaydettiği vidyoları bilgisayarında kurgulayarak amatör filmler yapmayı kendisine hobi edinmiş.
Doutzen Kroes – Victoria’s Secret için çalışmak benim için çok büyük bir hayaldi. New York’a, Victoria’s Secret’a ilk gittiğimde Gisele Bundchen’in fotoğraflarını gördüm. Çok büyük afişleri vardı. Aslında O sırada benim işlerim başlamıştı. 4 senedir Victoria’s Secret için çalışıyorum. Meleklerden biri olduğum için çok mutluyum. Meleklerden birisi olmak kariyerimde yeni fırsatlar yarattı. Çok güzel çalışmalarımız var. Bütün diğer meleklerle çok iyi arkadaşız. Hayatımdan çok memnunum
Doutzen Kroes –Aslında hiç böyle bir düşüncem yoktu. Küçüklüğümde manken olmayı hiç düşünmemiştim. Dünyaca ünlü bir manken olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Hollanda’nın çok küçük bir köyünden geliyorum. Orada mankenler falan yok. Magazin dergileri de yok. Annem öğretmen olduğu için ben de öğretmen olmak istiyordum. Bir gün arkadaşlarım bana neden fotoğraflarımı bir ajansa göndermediğimi sordu. Tek bir ajansa fotoğraflarımı gönderdim. Onlar da beni çağırdı. Bir sene sonra da beni New York’a gönderdiler. Böylece Vicoria’s Secret maceram başlamış oldu.
Doutzen Kroes –Ailem başarımdaki en önemli faktördür. Onlar beni her zaman destekledi. Mesleğimdeki ilk seneler çok zor geçti ama etrafımda hep Doğru insanlar vardı. Bu insanlar bana hiçbir zaman yanlış bir şey söylemediler. Gerçekçi insanlardı. Bana çok yardımcı oldular. Her zaman “çabuk havalanma, normal davran, alçak gönüllü ol” dediler. Hollanda’da düşünce böyledir. Bu Hollandalıların kültürel olarak en önemli özelliğidir. Bu anlayış bana çok yardım etti.
DK – Aslında hiç rekabet yok diyebilirim. Neredeyse hepimiz anneyiz. Adriana Lima, Miranda Kerr, Alessandra Abrosio olsun… Aramızda çok iyi anlaşıyoruz. Birbirimize çocuklarımızın fotoğraflarını gösteriyoruz. Çocuklarımızla ilgili konuşuyoruz. Bir aradayken güzel zaman geçiriyoruz. Hiç rekabet yok.
DK –Adriana, Candice, Miranda… Hepsi.
DK –Mesleğe ilk başladığım zamanlarda zor oluyordu. Ama şimdi dengeleyebiliyorum. Bir menejerle çalışıyorum. Sarah Keller. Amsterdam’daki Paparazzimodels’dan. Onlar her şeyi çok iyi planlıyorlar. Ne zaman yurt dışında olacağımı; ne zaman oğlumla ve eşimle vakit geçirebileceğimi onlar planlıyor. Her şey planlı ve güzel. Eşim Sunnery James bir Dj. O da çok çalışıyor. Benim gibi dünyayı geziyor. Şimdi Washington’da ve New York’a gidecek. Onun da ajandasına göre program yapıyoruz. “Onun boş olduğu günde iş almayalım. Ona göre hareket edelim” diyoruz.
DK –Tabiî ki ben özgür birisiyim. Yapmak istemediğim şeyleri yapmıyorum. Ama çalışmayı çok seviyorum, işimi çok seviyorum, ailemi çok seviyorum. Şimdiye kadar problem yaşamadım. O yönden şanslıyım. Meslekte bir seviyeye geldikten sonra bazı şeyler daha kolay oluyor. 3 tane hatırı sayılır kontratınız varsa rahat olmanız normal.
DK –Stil danışmanım Mahmut Karadağ bu konuda çok başarılı. Kendisi Hollanda’da yaşıyor. Beraber New York’a gidiyoruz. Sarah Keller ve Mahmut Karadağ hep yanımdalar. Benim kendime baktığımda gördüğüm görüntüyle onların baktığında gördüğü biraz farklı oluyor ama ikisi bir araya geldiğinde güzel çalışmalar ortaya çıkıyor. Tabii ki onlar da bana illa şunu giyeceksin diye bir dayatmada bulunmuyor. Kendimi rahat hissettiğim, aynaya baktığımda hoşuma giden kıyafet ve aksesuarları tercih ediyorum. Mahmut’un seçimlerine çok güveniyorum.
DK –Günlük hayatımda rahat giyinmeyi tercih ediyorum. Jean ve tişört giyiyorum. Ama her zaman güzel çantalar ve aksesuarları önemsiyorum. Kıyafetlerimle kullandığım aksesuarlarıma çok dikkat ediyorum.
DK –Türkiye’de olduğum için bir Türk tasarımcının elbisesini giymek istedim. İlk defa bir Türk tasarımcının elbisesini giydim ve çok beğendim. Bana çok yakıştı. Kendimi o kıyafetin içerisinde çok feminen hissettim.
DK –Evet. Stil danışmanım sayesinde Türk tasarımcılardan bazılarını tanıyorum. Hakan Yıldırım ve Zeynep Tosun’u çok beğeniyorum. Türkiye’de moda konusunda birçok yetenek olduğunu düşünüyorum.
DK –Çok şanlı olduğumu hissediyorum. Kariyerimde çok iyi bir noktaya geldim. Bundan sonra önümde bir tek hayalim var. Amerikan Vogue dergisinin kapağında tek kız olarak yer almak. Bir defa kapak çekimi yaptık ama 5 mankenle birlikte yer aldım. Tek başıma Amerikan Vogue’un kapağında yer almayı çok istiyorum. İş hayatımın dışında da “dance4life” adlı organizasyonun gönüllü tanıtım elçisiyim. AIDS hastası çocuklara yardım eden bir organizasyon. Tayland ve birçok ülkeye çocuklara yardım etmek için gittik. Ben çok şanlıyım ve şansı olmayanlara yardım etmek istiyorum. Çok para kazanıyorum ve geri vermenin gerektiğine inanıyorum. Röportaj için buraya gelmeden önce Ankara’da bir çocuk bakım evine gittik. Oradaki çocukları gördükten sonra da geri vermenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Bu tip projelere kendimi daha fazla vermek istiyorum.
DK –Türkiye’ye geldiğim için sevinçliyim. Türkiye’yi çok sevdim ve çok beğendim. Çok güzel bir ülke ve insanları çok sıcak. Burada hayranlarım olduğunu bilmek benim için önemli. Herkese çok teşekkür ederim.
DK –Ankara’yı gezme fırsatım pek olmadı. Programım bir hayli yoğundu. Dün ilk defa dışarı çıkabildim. Ankara’da kaldığım Sheraton Otelin yakınındaki Filistin Caddesi’nde kısa bir yürüyüş yapma imkanım oldu. O yürüyüş sırasında Ankara’yı biraz olsun hissedebildim. Çok güzeldi çok rahat bir şehir. Filistin Caddesi’nde, manzarası çok güzel, ağaçlar içinde, lambalarla süslenmiş bir balıkçıda yemek yedik. Çok beğendim.
DK –Gurur verici bir şey ama ben kendimi aynada her zaman görüyorum. Benim için özel bir şey olmamakla birlikte insanların benim için böyle şeyler söylemesi güzel. Bu benim için iş. Ben aynaya baktığımda “çok güzelim” demiyorum. Fazla klasik olacak ama benim gerçek güzelliğim içten geliyor ve öyle insanlarla gezmeyi tozmayı ve konuşmayı seviyorum. İşimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Kendime iyi bakıyorum.
DK –En yeni hobim filmler yapmak. Imovie’de filmler yapıyorum. Ailem ve arkadaşlarımla gittiğim yerlerde çekimler yapıyorum ve bunları kendi bilgisayarımda kurguluyorum. Kendi filmlerimi yapıyorum. Görüntülerin üzerine müzik de ekliyorum. Imovie’de bunu yapmak çok kolay. Öğrenen herkes yapabilir. Bunları daha sonra arkadaşlarıma da izlettiriyorum.
Alem-Gökhan BAŞARA
0 comments