Türkiye’nin Goncourt Seçimi, Fransız yazar Mathias Énard’ın jüri başkanlığında Ankara, Istanbul ve Izmir’de oluşturulan dört jüri tarafından dört aylık bir okuma ve tartışma süreci sonucunda belirlendi.
Institut français Türkiye’nin girişimi ile Goncourt Akademisi tarafından resmî olarak Türkiye’nin Goncourt Seçimi’ni düzenlemeye davet edilen Türkiye, Uluslararası Goncourt Seçimi düzenleyen 37. ülke oldu. Değerlendirme sonrasında kazanan Triste tigre adlı romanın Goncourt geleneğine uygun olarak, Institut français Türkiye desteği ile Türkçe’ye çeirisi yapılacak.
Bilgi : Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Goncourt Ödülü’nün uluslararası ayağını oluşturan ülkelerin Goncourt seçimlerini düzenlemek için, o ülkede bulunan Institut français girişimi ile üniversitelerin Fransızca bölümleri bünyesinde jüriler oluşturularak her yıl Akademi Goncourt tarafından açıklanan kısa listede bulunan eserler okunuyor ve oylanıyor. Bu şekilde her ülke kendi Goncourt Ödülü’nü veriyor ve ödülü kazanan roman o ülkenin diline çeviriliyor. Türkiye’nin Goncourt Seçimi, Fransızca edebiyatın tanıtımı ve Institut français Türkiye’nin kitap politikası açısından önemli bir etkinlik haline gelecektir ve
Küçük Neige 7-14 yaşları arasında üvey babası tarafından düzenli olarak tecavüze uğramıştır. Karışık ailesi 90’lı yıllarda Alpler’de ve biraz uçlarda, bohem bir yaşam tarzı sürdürüyorlardı. 2000 yılında Neige ve annesi şikayette bulunmuş ve adam dokuz yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Yıllar sonra, Neige Sinno başına gelenleri yürek parçalayıcı bir şekilde anlatıyor. Acındırmadan, şikayet etmeden. Kelimenin tam anlamıyla “küçük bombam” dediği şeyin pimini çekmeye çalışıyor. Bu sadece metnin anlattığı tüyler ürpertici hikayeyle, onu koruması gereken bir yetişkin tarafından sistematik tecavüze maruz bırakılan bir çocuğun hikayesiyle ilgili değil. Aynı zamanda senaryonun işleyiş biçimiyle de ilgili; bizi hassas, zeki ve acımasızca samimi bir düşüncenin içine çekiyor.
Bu kitap, gerçekler ve onların imkansız açıklamaları hakkında olduğu kadar, onları söyleme, duyma olasılığı hakkında da itiraf niteliğinde bir anlatıdır. Edebiyatın gücü ve güçsüzlüğü üzerine bir keşif. Anlatıcı hikayesini anlatmak için diğer metinleri, diğer hikayeleri sorgulamak zorundadır. Bizi Nabokov’un Lolita’sını, Virginia Woolf’u ve ensest ve tecavüzle ilgili diğer birçok metni (Toni Morrison, Christine Angot, Virginie Despentes) radikal bir şekilde yeniden okumaya götürür. Sadece kurbanın bakış açısından değil, “canavarın”, “celladın kafasından geçenlerin” hikayesini nasıl anlatırsınız? Şair William Blake’in Tyger’a yönelttiği soruyu tekrarlayacak kadar: “Kuzuyu yaratan seni nasıl yaratabilir? Neige Sinno’nun hikayesi bizi “öteki yeri”, gecenin ve kötülüğün yerini bilen, ondan kaçabilen ama sonsuza dek onun tarafından işaretlenen ve bu yüzden karanlık ile gündüz arasındaki sınırda duran insanların topluluğuna götürüyor. Direnç yok. Unutmak ya da affetmek yok. Sadece kendi ayakları üzerinde durma çabası, hikayesini “evde, okuma odanızın mahremiyetinde tek başınıza patlattığınız küçük bir ev yapımı bomba” gibi yazma çabası. Yalnızlık ve öfke içinde tasarlanan şeylerin yoğunluğuna ve kırılganlığına sahip. Aynı zamanda bu dünyayı paramparça etmek için çılgın, gülünç bir hırsa sahip
0 comments