AHMET GÜNEŞTEKİN SON DÖNEM ESERLERİYLE CONTEMPORARY İSTANBUL’DA

Ahmet Güneştekin son-donem-eserleri-contemporary-istanbulMarlborough Gallery, Ahmet Güneştekin ’in Zülkarneyn figüründen esinlenerek yorumladığı işlerini Contemporary istanbul’da sanatseverlerle buluştu.

Ahmet Güneştekin ’in yolculuk ve ölümsüzlük kavramları etrafında geliştirdiği  işleri arasında, binlerce metal parça ve ayna kullanarak çalıştığı Ölümsüzlüğe Yolculuk adlı enstalasyonu yer alıyor.

Güneştekin’in Zülkarneyn serisindeki işleri, Kuran’ın Kehf suresinin 83-101. ayetlerinde ve Tevrat’ta anlatılan Zülkarneyn figürünün görsel temsilleri olarak düşünülebilir.

“Çift boynuz” ya da “iki yüzyıla ait” anlamına gelen Zülkarneyn, sanatçının seyahatleri sırasında tanıştığı bu figürdür. Anlatıya göre Zülkarneyn güneşin battığı yere, güneşin doğduğu yere ve ikisinin arasında bir noktaya olmak üzere üç yolculuğa çıkar. Doğa üstü güçleri sayesinde, insanları Yecüc Mecüc’e karşı korumak için dev bir duvar inşa eder, aklın rasyonelleştirmesi olanaksız işler yapar, ve bu işleri yaparken ışığı ve karanlığı yönetir.

3500 Yıllık Tarih

Kehf suresinde ilk kez yer aldığı belirtilse de Zülkarneyn’in hikayesi bilinen ilk yazılı kaynağa kadar gider. Bu kaynak 3500 yıl önce Babil ülkesinde tabletler üzerine çiviyazısıyla yazılmış yazın tarihin en uzun şiiridir. Uruk’un kralı Gılgamış’ın ölümsüzlük peşinde şiirsel yolculuğunu anlatır. Uzak atalarımızı yüzyıllarca büyülemiş bulmacamsı bir şaheser olan Gılgamış Destanı, yazının bulunuşu kadar eski olmasına rağmen, zamanı ve mekanı aşarak evrensel ve insani değerlere vurgu yapabildiği için tazeliğini ve güncelliğini koruyabiliyor. Gılgamış, güçlü, yiğit, taş duvarları yerle bir eden, eşsiz bir hükümdar, görkemli ve göz kamaştırıcı, kahraman bir savaşçıdır. Ölümsüzlük peşinde çıktığı yolculukta Gökyüzü Boğası’nı öldürür, boynuzlarını keser ve kafasına takar. Bu sayede Gılgamış sadece boğanın gücünü değil ruhunu da kendi ruhunun bir parçasına dönüştürür.

Ahmet Güneştekin ’in Zülkarneyn serisindeki eserlerde boynuz  bu çerçevede temel bir detay olarak kurgulanmış ve sanatçının Zülkarneyn’in Gılgamış olabileceği yönündeki yorumunun göstereni olmuştur. Sanatçı doğrudan bir eşleştirme veya örtüştürme arayışında değildir yine de, Zülkarneyn’in yolculuğunu kişisel deneyimleriyle yeniden yorumlayarak inşa etmektedir.

Zülkarneyn’in yolculuklardan birinde karşılaştığı kavimdeki insanların yaşam ve düşünme biçimi karşısında yaşadığı şaşkınlık ve onun yolculuğunun Gılgamış’ın düşsel yolculuğuyla benzerlik taşıdığını düşünmesi, Ahmet Güneştekin ’in bu inşayı oluşturma biçimlerinden biridir. Yolculuğun bir yerinde, farklılıkları nedeniyle bir halk Zülkarneyn’in dikkatini çeker. Bu halk alçakgönüllü, adil ve merhametlidir. Ölülerini evlerinin önüne gömerler ve evlerinin kapısı yoktur. Bu topluğun bir lideri, yargıçları yoktur, yoksulluk ve zenginlik ayrımını yaşamazlar, ne şiddetli anlaşmazlıklar  ve ne de öldürmek yaşamlarında yer almaz.

Ahmet Güneştekin , Zülkarneyn’in karşılaştığı bu halk ile Mezopotamya’nın tarih öncesine dayanan halklarından olan ve ortak değerleri ile sosyalizmin temelleri arasında büyük örtüşmeye sahip Ezidiler arasında dikkat çekici benzerlikler olduğundan yola çıkarak işlerinin felsefesin oluşturmuştur. Güneştekin, bu bağlamda farklılıkların bir arada olmasından yola çıkar, insanın evrendeki yerinin bir kuvvetler ilişkisi olduğunu düşünür, yaşamı oluşturan tüm farklılıkları, yine bir kuvvetler ilişkisi olarak benimser, ve  yaşamı en geniş anlamda, ölümle birlikte kavrar. Güneştekin bu kavrayışlarını Contemporary Istanbul’da sergilenecek işlerinde ölümsüzlüğü yolculuğunda arayan bir figür, Zülkarneyn-Gılgamış üzerinden gerçekleştiriyor. 

Ölümsüzlüğe Yolculuk dört kıtadan on iki farklı yaban boynuzu seçilerek inşa edildi. Ölümsüzlüğü işaret eden boynuzlardan ve kafataslarından her biri sanatçının mitolojik hikayeleri kaynak alarak yeniden yorumladığı desenlerle işlendi. Binlerce metal parça ve ayna kullanılarak üretilen enstalasyonda, Güneştekin yazılı kaynaklarda her zaman vurgulandığı gibi yolculuğun yönünün batıdan doğuya doğru değil, gerçekte doğudan batıya doğru olduğunu söylüyor ve bu yolculuğun kendi bireysel yolculuğuyla örtüştüğünü gösteriyor.

Son yirmi yılını Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasını keşfetmeye ayıran, keşfettiklerini bellek ve geleneğe olan ilgisiyle kişisel bir dilin imgelerine dönüştüren Ahmet Güneştekin ’in işleri 6 Kasım’a kadar Marlborough Gallery’nin A1-103 numaralı standında sanatseverlerin ziyaret edilebilir.